Türkiye 24 Haziran kader seçimlerine doğru hızla yol alıyor, muhalefetin anlamakta epey zorlandığı anlaşılan yeni sisteme ayak uydurma konusunda sergilediği sakarlıkların gündemi meşgul ettiği bir ortamda ilmi bir sempozyuma katılmak, günübirlik gailelere başka bir pencereden ve başka bir ruh halinden bakabilmek için iyi bir fırsat.
Tabi sadece bu fırsatı yakalamak için değil, vacibattan bir davete icabet için bu fırsatı buluyoruz. Bu aralar Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığını yürütmekte olan Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma hoca, yaklaşık iki yıldır hazırlığını yapmakta olduğu Molla Halil es-Siirdî Sempozyumu için davetini ilk günden itibaren her ay en az bir kere hatırlatıyordu. Geçtiğimiz Cuma gününden itibaren iki gün boyunca sabahtan akşama kadar 100 kadar bildirinin sunulduğu müthiş bir ilmi ziyafetle Siirt Üniversitesinde bu sempozyum gerçekleşti.
Sempozyuma Fas’tan, Mısır’a, Suriye’den Irak ve Kuzey Irak’a, Ürdün’den Türkiye’ye değişik üniversitelerde görev yapmakta olan 125 akademisyen katılım gösterdi. İhsan hocanın ilmi ciddiyet ve disiplininin bütün oturumlara yansıdığı sempozyum, Molla Halil’i konu alan bu çaptaki ilk sempozyum olarak kaydedilmiş oldu.
Molla Halil’i doğu medreselerinde herkes, İslam dünyasının bir çok yerinde de çok kişi bilir ama şimdiye kadar onun eserlerine, hayatına, dönemine, topluca bakma imkanı ve vesilesi oluşmamıştı. Nispeten dağınık bulunan ilmi varlığı böyle bir toplantıda, tabiri caizse, bir nebze toparlanmış oldu. Böylece, gerçekten her bakımdan incelenmeye değer bir ilim adamı portresi iyice ortaya çıkmış oldu. Bir bakıma gizli kalmış bir hazinenin ortaya çıkarılması sağlanmış oldu.
Alimin ölümü alemin ölümü gibiyse, alimin eserlerinin ortaya çıkarılması ve yeniden dikkatlere sunulması da o alemin ihyası gibidir; tabi hiçbir alimi kutsamamak, onu masumlaştırıp hatadan münezzeh kabul etmemek şartıyla. Benzer toplantılarda, özellikle manevi boyutu da olan bir şahsiyeti ele alan bu tür toplantılarda şahsı yüceltme ve takdis edebiyatı öyle bir dereceye varır ki, zaten herkes o yolla bir şekilde gerçeklik aleminden kopmuş olduğu için sözkonusu şahsiyetten faydalanmanın, onun fikirlerini konuşarak ilerletmenin hiçbir yolu kalmamış oluyor.
Molla Halil sempozyumunun bence en başarılı yanı, kutsama kültürüne en fazla konu edinilebilecek bir atmosferde gerçekleştiği halde, yaklaşımların genellikle böyle bir kutsamadan uzak, ilmi mesafenin de gayet ölçülü bir biçimde ortaya koyulabilmiş olmasındaydı.