Türkiye’de her ile bir üniversite kurulması kararının 2007 yılında uygulanmasıyla birlikte üniversitesi olmayan ilimiz kalmamış oluyordu. Ancak bu kuruluş kararının ertesi gününde bütün illerde üniversitenin hemen bütün icaplarıyla birlikte devreye girmesi beklenemezdi. Biraz işin tabiatına vakıf olanların anlayacağı şey, bunun nihayetinde bir yola çıkış olduğu ve kurulan üniversitelerin belli bir kaliteye, donanıma, altyapı ve üstyapıya kavuşmasının da asgari bir zamana ihtiyacı olduğuydu.
Buna mukabil ilk duyulan tepkiler “tabela asmakla üniversite kurulmaz” sesleri oldu. Aslında Türkiye’de “taşra üniversiteleri” deyimi Darülfünun’dan sonra kurulan tüm üniversitelerle birlikte hep duyulan bir söz olmuştur. Bugün dünya üniversiteleri arasında ilk 400’e giren ODTÜ’müz bile 1957’de kurulduğu ilk zamanlarda ortaokul binasını andıran küçük bir binada eğitim veriyordu ve “baraka” ve “gecekondu üniversitesi” diye dalga geçilmekten kurtulamamıştır. Sonradan İzmir, Erzurum ve Trabzon’da kurulan üniversiteler için de aynı eleştiriler yapılmıştır: “Taşrada üniversite mi olur?”...