Yasin Aktay Yeni Şafak Gazetesi

Ürdün BAE’ye mahkum mu?

AKPM’nin “Göç, Mülteciler ve Yerinden Edilmiş Kişiler Komisyonu” toplantısı için bulunduğumuz Ürdün’den bölgedeki ve dünyadaki gelişmelere bakmanın ayrı bir önemi olacaktı. Zira...

28 Mart 2018 | 130 okunma

AKPM’nin “Göç, Mülteciler ve Yerinden Edilmiş Kişiler Komisyonu” toplantısı için bulunduğumuz Ürdün’den bölgedeki ve dünyadaki gelişmelere bakmanın ayrı bir önemi olacaktı. Zira Ürdün coğrafi konumu ve Körfez ülkelerine ve dış yardımlara bağımlı olması dolayısıyla tarih boyunca hayatta kalma yollarını geliştirmede kendine özgü tarz-ı siyasetini geliştirmiş bir ülke. Daha I. Körfez Savaşı’nda, Baba Bush’un Irak’a karşı düzenlediği uluslararası koalisyondan kendi durumunu tarafsızlığının mazeretine dönüştürebilmiş ve savaşın dışında, daha doğrusu Saddam’a karşı koalisyonun dışında kalmayı başarmıştı. Üstelik savaştan doğacak tazminatı almıştı.

Hiçbir bölgesel krizde fevri çıkışlara rağbet etmiyor, her zaman bir denge yolu bulup takip etmeye çalışmıştır. Bütün Arap ülkeleri gibi resmi söyleminde İsrail düşmanı olsa da fiilen İsrail’i rahatsız edecek bir siyasete başvurmuyor. Bilakis kendi doğal su ve maden kaynaklarını bile kullanıp geliştirmekten, İsrail’le olan barış anlaşması kapsamında imtina ediyor.

Kuruluşunda bariz olan İngiliz etkisi Kral Abdullah’ın annesinin de İngiliz olması dolayısıyla en yüksek düzeyde devam ediyor. Yani Kral’ın anadili İngilizce ve bu dili Arapçasından çok daha akıcı, aksansız ve hızlı konuşuyor. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Arap ülkelerinin kuruluşunda ve sonraki idarelerinin oluşumundaki İngiliz etkisi diğerlerinde belki bugün o kadar görünmese de Ürdün’de bu çok açık hissediliyor. Dış siyasetinde Ürdün’ün temkinliliği biraz da İngiliz aklı ve etkisiyle de açıklanabilir.

Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’de domino etkisiyle devam eden Arap Baharı sürecinin dalgaları Ürdün’e de varmıştı. O günlerde çok ciddi sokak gösterileri ve eylemler de olmuştu. Ama Ürdün yönetiminin protestoculara karşı tavrı Suriye’dekinden de, Mısır ve Libya’dakinden de farklı olmuş, protestocuların öfkesini anlayışla karşılayan, alttan alan bir tutumla olayların büyümesini engellemişti.

Biraz da hükümet revizyonu yaparak rejime yönelen bütün öfkeyi giden hükümete yöneltmişti ki, bu şimdiye kadar muhalefeti bastırmanın Ürdün tarzı olarak temayüz etmiş bir yol. Ancak bugünlerde ekmek ve temel ürünlerdeki sübvansiyonların kalkması üzerine başlayan protestolarda hükümetler yerine ilk defa bizzat Krallığı hedef alan protestolar yaşanıyor.

Arap dünyasında geçtiğimiz yıl yaşanan en büyük bölgesel sorun olarak Körfez krizinde de Ürdün BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve Bahreyn’in oluşturduğu Katar-karşıtı cepheye ilk başta katılmak istemedi, sonradan bu eksenin baskısıyla çekingen bir katılım gösterdi. Ancak kendisinden beklendiği gibi husumette ileri gitmedi, ilişkileri her an onarılabilecek düzeyde tuttu.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde, Filistin davası 23 Kasım 2024 | 54 Okunma Sömürge kafaların Yusuf Tekin’e garezleri 20 Kasım 2024 | 468 Okunma Değerlerimiz ve biz 18 Kasım 2024 | 144 Okunma Dini, ekonomik ve siyasi değerlerimizin durumu 16 Kasım 2024 | 120 Okunma İnsanlık için basit, İİT ve Arap Ligi için dev bir adım! 13 Kasım 2024 | 324 Okunma