Yazıyı iktidarların iktidarını pekiştiren, okuma-yazma bilmeyenlere karşı bir iktidar aracı olarak sunmak isteyen yaklaşımlara karşı, onun daha ziyade devletlere karşı, halkın hukukunu koruyan bir imkân boyutunu görmeyi teklif etmiştik. Şifahi kültürde özellikle derebey sistemlerinde gücü yeten kendi sözünü istediği gibi kabul ettirdiğinde ortaya çıkan istibdadın haddi hesabı olmuyor, yazıya da dökülemiyor. Abdurrahim Karakoç’un dediği gibi, aşk kâğıda yazılmadığı gibi, iki eşitsiz insan arasında söz ile yaşanan zulüm de kâğıda yazılmıyor ve hesabını soran da olmuyor.
Belki zaman zaman bu tür derebey zulümlerine karşı şiir ve türküler direnişleri bir destan düzeyine taşırlar ve kulağını açıp dinleyenlere farklı bir hakikat ihtimalini gösterirler ancak bu destanlar hukuki bir koruma oluşturmadığı gibi o düzeye taşınıncaya kadar zalim ve despot derebeyin sözü karanlığını bir hakikat gibi tebasına yaşatmaya devam eder.