İnsan toplumsallaşmasının en temel kurumlarından birisi olarak
eğitim sadece okullarda değil, hayatın her aşamasında ve her
yerinde gerçekleşen bir faaliyettir. Aile içinden başlayarak iş ve
meslek hayatı, dinî cemaat ve kurumlar, mabet, mahalle ve hatta
sokaklarda gerçekleşen ve belli anlam dizgelerinin üretim ve
dağıtımı olarak görüldüğünde, kuşkusuz bu iş için özel olarak
yapılandırılmış eğitim sistemine ve bileşenlerine ayrıca ve özel
bir dikkat sarf etmek gerekiyor. Burada tabii ki eğitimle ilgili
neredeyse her şeyi tüketecek bir tartışma yapmayı düşünmüyoruz.
Ancak MEB'ce askıya çıkarılan, tartışmaya açılan programlar
vesilesiyle sınıfsal yapıyı ve toplumsal eşitsizlikleri üretme veya
bertaraf etmenin yanı sıra özgürleşim imkânları açısından nasıl bir
mesafe kat etmiş olduğumuza dair bir iki noktaya değinmek
lazım.
Programların sunumunda kullanılan ifadelerden ortalama bireyin ve
bu bireyin ait olduğu toplulukların sahip oldukları değerleri
sürdürebilme kapasitesini arttırmaya odaklanan bir emek mahsulüyle,
önemli sayıda bir program toplamıyla karşı karşıya olduğumuzu
görüyoruz. Bu yönüyle programa ter döküp emek vermiş, katkılarını
esirgememiş herkesi ve özellikle öğretmenleri ve akademisyenleri
kutlarım. Zira bizi biz yapan değerleri önemseyip merkeze koymak
suretiyle hem son derece nitelikli hem de sayısal olarak da yüksek
sayıda bir programı çıkarıp önümüze koymuş durumdalar. Üstelik son
derece demokratik bir olgunluk ve özgüvenle de katkıları almak
üzere askıya çıkarmışlar.