Yunanistan’ın uzun süredir taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olarak, ülkesine ayak basan göçmenlerin çoğunu iterek, insanlık dışı muamele ederek, Türkiye’ye geri gönderdiğine hatta Akdeniz’in mavi sularında botlarını batırmak suretiyle ölüme gönderdiğine dair haberleri izliyoruz.
Bu insanlık dışı muamelelerin göçmenlere karşı Yunanistan’ın kendi politikası mı olduğu yoksa Yunanistan’ın bunu bütün Avrupa adına vekaleten mi yürüttüğü ise kuşkusuz asıl sorudur. Zira Yunanistan’a ayak basan göçmenlerin çok azı burada kalıyor, neredeyse tamamına yakını Avrupa’nın başka ülkelerine bir yolunu bulup geçiyor.
Yunanistan göçmenler için cazip bir yer değil, çünkü ekonomisi çok kötü, kendisi AB desteğiyle ayakta durabildiği için göçmenlere vaat edebileceği hiçbir cazibe yok. Bu durumda Yunanistan’ın aslında bu kadar ağır insan hakkı ihlallerini ve taraf olduğu sözleşmelere aykırı davranmayı göze almasını gerektiren ciddi bir tehlike yok kendisi açısından. Dolayısıyla bu ihlalleri Yunanistan’ın bütün bir Avrupa adına yapıyor olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu yıl ki BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada bu ihlallere dair Yunanistan’a yönelttiği eleştiriler de “Yunanistan sana söylüyorum AB sen işit” kabilinden sözlerdi aslında. Erdoğan konuşmasında Mülteci krizinin, kendilerine daha iyi bir gelecek aramak için yola çıkan masumların botlarını batırıp onları ölüme terk etmekle, sınırlara duvarlar örmekle, insanları toplama kamplarına doldurmakla çözülemeyeceğini, bu krizin çözümünün, insanı ve insan hayatını merkeze alan gayretlerden geçtiğini ifade etmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “hal böyleyken Yunanistan’ın Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’de göçmenlere yönelik zulümlerinin giderek arttığına” da dikkat çekmiş ve ardından Ege’de botları batırılan ve boğularak hayatını kaybeden çocukların fotoğrafını göstererek şunları söylemişti:
“Türkiye olarak biz, yeni Aylan bebeklerin cesetleri kıyılara vurmasın diye çırpınırken, Yunanistan, hukuksuz, pervasız geri itmeleriyle Ege’yi bir mülteci mezarlığına çevirmektedir. Geçen hafta 9 aylık Asım bebek ve 4 yaşında Abdülvahap, aileleriyle birlikte Yunan sahil güvenlik güçlerinin botlarını batırması sonucu vefat etmiştir. AB ve BM kurumlarının insanlığa karşı suç teşkil eden bu acımasızlıklara artık bir ‘Dur’ demesinin vakti çoktan gelmiştir”
Erdoğan’ın bu sözleri Yunanistan basını tarafından manşetlere taşınmış ve Erdoğan’ın Yunanistan’a saldırmak için yaptığı temelsiz bir propaganda olarak nitelenmişti.
Geçtiğimiz günlerde Aljazeera’da yayınlanan belgesel ilk defa Yunanistan’ın ihlallerini bu kadar açık bir biçimde bütün dünyaya göstermiş oldu.