Bir avuç demir tozunu bir çubuk mıknatısın üzerine serptiğiniz
zaman fiziksel bir kutuplaşma yaratmış olursunuz. Demir tozları
kutuplara bitişir, bitişecek yer bulamayanlar birbirinden giderek
uzaklaşan eliptik çizgiler hâlinde dizilir.
Kriz durumunda (iktisadî, ideolojik ya da toplumsal olması fark
etmez) siyasî toplumun tamamı aynı şekilde kutuplaşır. Siyasî
merkezin çökmüş ya da iki uca doğru dağılmış olduğu durumlarda
kutuplaşma mıknatıs örneğindeki kadar belirgindir.
Türkiye’de bir ucunda CHP-HDP’nin, öteki ucunda AKP-MHP’nin yer
aldığı keskin bir kutuplaşma oldu. Ülkedeki bütün sağ ve sol
gruplar farklı mesafelerle bu kutupların çevresinde
toplandılar.
Kendisini sosyalist olarak gören grup ve partiler CHP-HDP kutbuna
çekildiler. Bu uçta en mesafesiz grup ÖDP’dir. Özünde
ulusalcı-Kemalist bir hareket olan Haziran Ayaklanması’nı HDP
çizgisinde sulandıran başarısız Haziran Platformu’na önayak oldu.
Şimdi de kendi genel başkanını CHP’nin Beyoğlu İlçesi Belediye
Başkan adayı yaparak mevzi kazanabileceğini, Fatsa hatıralarını
canlandırabileceğini düşünüyor.
Burada kişilerle uğraşmıyoruz. Alper Taş her zaman iyi niyetli
olmuştur. Aslında ÖDP, önceki genel başkanını ve pek çok merkez
yöneticisini, milletvekili, akıl hocası ya da parti sözcüsü olarak
HDP’ye ihraç etmiş enteresan bir partidir. Bu yüzden, bir genel
başkanın başka bir partinin belediye başkanı adayı olmasındaki
tuhaflık fazla göze batmıyor. Tuhaf olan şudur ki bu partinin
programından tek bir madde bile hatırlamıyorum.
AKP-MHP’den oluşan öteki kutup ise bilimsel sosyalist Vatan
Partisi’yle yakınlaştı. Bu yakınlaşmanın sebebi, iktidar partisinin
“&cc...