Giderek siyasî partilere sirayet eder ve nihayet devlet
yönetiminde birbirini denetleyen kurumların hakkaniyet ölçütü
olarak varlığını hissettirir.
Demokrasi insanların öznel tutumlarından, iyi niyetlerinden
kaynaklanan, insanlar onun varlığını istedikleri için gerçekleşen
bir şey değildir. Toplumun farklı sınıflarının kendi içlerinde ve
birbirlerine karşı verdikleri mücadeleler içinde oluşan ve zamanla
yerleşen normları temel alarak yükselir. Bu normların varlığını
sürdürebilmesi kapitalist toplumlarda belirli bir refah seviyesini
de gerektirir. Toplumu oluşturan sınıfların ve bütün çıkar
gruplarının genel bir siyasî ve iktisadi dengeyi gözeterek örgütlü
olmaları demokrasinin esas güvencesidir.
Demokrasinin olduğu bir toplumda cumhurbaşkanı işverenlere
“Olağanüstü hal sayesinde grev olmuyor, daha ne istersiniz”
mealinde konuşamaz. İşverenlerin sözcüsü iş uyuşmazlıklarında dava
şartı olan zamanaşımı süresinin kısaltılmasını kameraların
önünde devlet başkanından rica etmeye utanır.