“Solcular” derken, Rojava’da Stalingrat arayan cahilleri; emperyalizmin IŞİD gibi kullandığı PKK’de devrimci bir güç, HDP’de demokratik bir fazilet vehmeden kavrayışı kıt konformist solcuları ya da sevimli “Selocan Cumhurbaşkanı adayı olacak, yine saz çalıp demokratik özerklik türküsü çığıracak” diye sevinen iyi niyetli saf arkadaşları kastetmiyorum. CHP dahil bütün sol örgütlere ve dergi çevrelerine dağılmış, devrimci ruhu cari politikanın kafesine kapatılmamış, Cumhuriyet mitinglerine ve 2013 yılının “kiraz zamanı”nda Haziran isyanına katılmış; Mahir Çayan’ı ve Deniz Gezmiş’i, Mehmet Ali Aybar’ı, Behice Boran’ı, Mihri Belli’yi ve Hikmet Kıvılcımlı’yı doğru anlamış, 68 devrimci geleneğinin “Tam Bağımsız Türkiye” şiarına bağlı kalan bütün arkadaşları kastediyorum.
Tarihimizin en tehlikeli yol ayrımında duruyoruz. Devrimciliğin esası yurtseverliktir. Tehlikeli yol ayrımlarında inceleme ve analiz değil, kalınlama ve genelleme yapmak gerekir. Emperyalizm, AKP’ye hazırlattığı iktisadi ve hukuki yapının üzerine istediği gibi yönlendirebileceği, gerektiğinde görevden alıp bir başkasıyla değiştirebileceği bir kadro getirmek için operasyon yapmaktadır. Başında her kim olursa olsun iktidara getirilecek kadro, seçimlerden sonra derinleşen iktisadi kriz ve genişleyen paylaşım savaşı koşullarında sosyalist düşüncenin ve yurtseverliğin hiçbir türüne hayat hakkı tanımayacaktır.
Türkiye’nin önünde iki program var. Birincisi, Cumhuriyet’in ve Aydınlanma’nın tabutuna son çiviyi çakmaya hazırlanıyor; neo-liberal iktisat politikalarının devamından, mafya ekonomisinden yana işbirlikçi ve popülist bir programdır. İkincisi, Cumhuriyet’i ve Devrim Kanunları’nı savunuyor; kamusal ekonomiden, toplumsal kalkınmadan yana halkçı ve devrimci bir programdır.
İkinci programın adı, Doğu Perinçek’tir.
Doğu Perinçek, Türkiye’nin “yasaklı adam”ıdır. Programı her seçim döneminde susturulmuş, kendisi cezaevine konulmuştur. Ve şimdi, tarihimizin en tehlikeli yol ayrımında durduğumuz şu seçim öncesinde... İktidar ve muhalefet, düveli muazzamanın baskısıyla FETÖ’nün itibarını iade etme ve “çözüm süreci”ni yeniden başlatma sinyalleri verirken, Doğu Perinçek siyaset kurumundan dışlanıyor.
Solda elbette pek çok Doğu Perinçek uzmanı var. Bu bilirkişi heyetinin çokbilmiş bir tavırla baş sallayarak şöyle dediğini duyar gibiyim: “Ama Doğu 1970’te şöyle demişti, 1974’te böyle etmişti, 1980’de mektup yazmıştı, 1992’de sizi kovmuştu, 2001’de öyle yapmıştı...” Ağbi, biz tam ortalığı inletiyorduk çanımıza ot tıkadı, tam yokuşa sarmıştık arabanın ön lastiğini patlattı, tam muhabbet kurmuştuk taş atıp salonun camını kırdı; AKP’li oldu o, hatta Apo’ya çiçek verdi... Bırakınız bunları!... Geçiniz! Yine böyle şeyler söylersiniz, tartışırız... Fakat şimdi vakti değil...