Bireyler ve topluluklar başkalarına zorla kabul ettirmeye
kalkışmadıkça kendi görüşlerini açıklama hakkına her şart altında
sahip olmalıdırlar. Seferberlik Kanunu’nun uygulanmasını gerektiren
topyekûn savaş durumu dışında insanların konuşma ve yazma
özgürlükleri kısıtlanamaz.
Sol liberallerin etki alanı içinde olan TTB Merkez Konseyi’nin
düşük profilli savaş karşıtı bildirisinin 65 Tabip Odası’nın sadece
8’inden destek görmesi yeterince sert bir tepkidir. Hekimlerin
gözaltına alınması, hastane odalarının ve muayene mekânlarının
basılıp aranması siyasî iktidarın ifade özgürlüğünü ortadan
kaldırma niyetinin bir göstergesidir. İtiraz etmezsek yarın bize de
aynı şeyi yaparlar.
Apo ile Deniz Gezmiş’i, Selahattin Demirtaş ile Uğur Mumcu’yu aynı
kategoride gösteren tuhaf bir entel-dantel zır cahil solcu türü
belirdi. Fakat eski bir sosyalist yayıncı ve TİP militanı da
yazısına “Vietnam’dan YPG’ye Halkların Savaşı” gibi acayip bir
başlık koyabildi. İçlerinde bilinçsiz ve saf olanlar varsa da bu
türün öncüleri gönüllü işbirlikçilerdir. Ülkenin etnik ve mezhebî
olarak parçalanmasını “demokrasi” diye yutturmaya çalışıyorlar.
Fakat öte yanda, hekim bakış açısından bugünün savaşları
gerçekten de sivil halk için büyük bir sağlık sorunudur. Dünya
Sağlık Örgütü (WHO), top mermilerinde kullanılan seyreltilmiş
uranyumun, zırh delici çeşitli mühimmatın içerdiği cıva ve kurşunun
ortamı zehirlediğini; Irak’ın 9 bölgesinde ölü ve sakat doğumlarda
muazzam bir artış olduğunu; Felluce’de çocukların saç örneklerinde
normalin 6, Basra&rs...