Şu mübarek bayram gününde gemi, kaptan ve şelâle muhabbetinden uzaklaşıp insanlığın geleceğini düşünmeye ne dersiniz?
Almanya’da yaşayan bilimkurgu yazarı arkadaşımla geçen gün internet üzerinden küresel ısınma, iklim değişikliği, bitki ve hayvan türlerinin yok oluşu hakkında sohbet ediyorduk. Lafın bir yerinde, “Bence kapitalizm altında çevrecilik olanaksız” dedi.
“Neden?” diye sorunca, anlatmaya başladı. Kapitalizmin kâr güdüsünden asla vazgeçmeyeceğini, dünyanın bütün kaynaklarını kurutana kadar insanların ihtiyacı olan ya da olmayan her şeyi üretip satacağını söyledi. Yerine konulamayan kaynaklarıyla birlikte doğanın tahribi, savaşlar ve salgın hastalıklar yüzünden, dünya üzerinde şimdiki insan nüfusunun yaklaşık yüzde 10 oranında bir kısmı kalacaktı. Petrolü ve teknolojisi olmayan bu insanlar komünist bir toplum kuracaklardı. Fakat bu komünizm, Marx’ın tahayyül ettiği, insanların sabahları avlanıp, öğleden sonra balık tuttukları, akşamları edebiyat eleştirisi yaptıkları bir bolluk toplumu değil, ilkel komünal toplum düzeyinde bir komünizm olacaktı.
Ben de insanlığın geleceğine dair olasılıkların neredeyse sonsuz olabileceğini söyledim. Mesela küresel burjuvazi bizleri tahrip olmuş bir doğayla, enerji kaynaklarının tükendiği bir kaos ortamıyla baş başa bırakarak uzaya sıvışabilir ve orada yeni insan kolonileri kurabilirdi. Böylece dünyada kalan bizler, devrim yapma zahmetinden kurtularak, elde kalan kıt kaynakların en rasyonel kullanımıyla komünist bir toplum kurma ve doğayı yavaş yavaş iyileştirme şansına kavuşabilirdik. Ya da doğa insan türünü sırtından atarak, dengeli bir beslenme zinciri içinde yeni bir hayvanlar âlemi yaratır, böylece muhteşem...