Emperyalist politikalar vardır, fakat emperyalizmin kendisi bir politika değildir. Mesela Donald Trump, bir sabah uyanınca, “Yahu bu emperyalizm bize çok masraf çıkarıyor, artık bundan vazgeçelim” diyemez. Fakat buna benzer şeyler düşünebilir. Farklı bir başkan çünkü, tıpkı Berlusconi, Erdoğan, Macron gibi neoliberal çağın ruhunu yansıtıyor. Roosevelt’ten Obama’ya kadar başkanlık yapmış, establishment’ın (yerleşik Amerikan düzeni) içinden geçip gelmiş, yedi kız kardeşin (BP, Shell, Mobil,Chevron, Gulf, Exxon, Texaco) tezgâhında dokunmuş ya da baba oğul Bushlar gibi Pentagon ve CIA’yla halvet olmuş, Harward doktoralı biri değil. Basit tüccar, otel işletmecisi. Küresel ya da yerel bir sorunla karşılaştığı zaman, Pentagon’la iç içe geçmiş petrokimya-silah-finans baronlarının “emperyal yankee” mantığıyla değil, basit tüccarın “cost-benefit” (maliyet-fayda) mantığıyla düşünüyor. Ne yapacak? Roosevelt’in “New Deal”ı gibi bir tür Keynesçi (devlet ağırlıklı) iktisat politikası oluşturup, Çin’den Hindistan’a, Tayland’dan Güney Kore’ye kadar emek maliyeti düşük alanlara saçılmış Amerikan sanayisini toplayıp ülkeye getirerek, Pittsburgh’tan Detroit’e uzanan, bir zamanlar ağır sanayinin yerleştiği fakat günümüzde metruk hâle geldiği için “Pas Kuşağı” (Rust Belt) olarak adlandırılan bölgeye mi yerleştirecek? Bunların hiçbirini yapamayacak. Ya Pentagon ve baronlara boyun eğecek ya da onu kovacaklar. Amiral Alfred Mahan’a 1890 yılında “ABD’nin savunulması dünyanın bütün denizlerinden başlar” dedirten jeopolitik süreç, neoliberal dönemde ekonomi politik değişmiş olsa da devam et...