Siyasette hiçbir şey başarının yerini tutamaz. Başarısızlığın da hiçbir mazereti olamaz. İstediğimiz kadar analiz yapalım, yandaş medyadan, reklamasyon tekniklerinden, sular seller gibi akan paralardan, dış güçlerin oyunundan, halkın görme bozukluğundan söz edelim, seçimlerin ortaya koyduğu hakikati değiştiremeyiz. Bu seçimlerin galibi, Sayın Reis, MHP ve HDP’dir. Mağlubu ise Kılıçdaroğlu-İnce ikilisi, İyi Parti ve bütün diğer partilerdir.
AKP’nin MHP’yle ittifak kurmasının gayet akıllı ve hesaplı bir hamle olduğu; Cumhur İttifakı’nın milliyetçi ve kutuplaştırıcı söyleminin etkili olduğu, halkın geniş bir kesiminin iktisadi kriz karşısında sığınacak bir merkez ihtiyacına cevap verebildiği anlaşıldı. HDP’nin Güneydoğu’daki seçmen tabanının dağılmasına rağmen, tam da denildiği gibi “batıdaki kimlikler”in oyunu alabildiği, CHP’nin sırtına çıkarak ve esas kadrolarını koruyarak solcu gibi duran liberalleri, o neşeli nihilist insanları örgütleyebildiği görüldü.
Cumhurbaşkanı adayı olarak önce Gül’ü deneyip sonra kendi içinden bir komedyen çıkaran CHP, parti yönetimini oluştururken uyguladığı ilkeye seçimlerde de bağlı kalarak, bir tutam gericilik, bir tutam Atatürkçülük, bir tutam bölücülük formülüyle dağıldı ve her zamanki gibi Avrupa-Atlantik konseptine tam bir sadakat göstererek başarısızlığa uğradı. Bu partinin yegâne başarısı PKK’yi sırtına alarak meclise taşıması olmuştur. Yenildiğini anlayınca, paniğe kapılan kitlesini bir arada tutmak için yalan haber yaymaktan çekinmedi ve Kılıçdaroğlu-İnce ikilisi akıbetin ortaya çıktığı saatlerde, beklentisini yükselttiği kitlenin önüne çıkıp iki laf edemedi. Bugünün dünyasından, halkın talep ve eğilimlerinden hiçbir şey anlamayan; AB konseptini, NATO’yu vs eskisi gibi zannederek sahte bir “medeni âlem” söylemini ısrarla sürdüren, kendisinden başka hiçbir şeyle uğraşamayan bu partinin yönetim kadrosu ağır bir liderlik krizine sürüklenmiştir. Muharrem İnce, Ekmelettin kadar bile oy alamadı. Ulusalcı, Avrasyacı, Kemalist diye tasfiye ettikleri insanların bu partinin beynini oluşturduğu, o insanlar gidince partinin beyinsiz kaldığı apaçık bir gerçek olarak ortaya çıktı.
İyi Parti’nin seçim sürecinde kendi varlık sebebini izah edemediği, milletvekili seçimlerinde MHP’nin, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş’ın gerisinde kaldığı görüldü. Muhtemelen milletvekillerinin önemli bir bölümünü MHP’ye kaptıracak ve Meclis’te bir milletvekili rezervuarı olarak yer alacak. Millet İttifakı’nın gerici kanadı olan Karamolla Partisi ise Erbakan’ın millî İslamcı çizgisini terk etmenin bedelini ödedi.
Kırk yıldır siyasi parti olarak varlığını sürdüren Aydınlık geleneği, ülke çapında örgütlü bir siyasî partiye, bir televizyona, bir radyoya, bir günlük gazeteye, birkaç internet sitesine, bir yayınevine, iki fedakâr ve kahramanca militan gençlik örgütüne, bir kadın örgütüne, tecrübe ve birikime, en önemlisi doğru bir siyasî programa ve yüksek bir analiz yeteneğine sahip olmasına rağmen, nasıl olup da “Mustafa Kemal’in askerleri”nin, ulusalcıların ve sosyalistlerin toplanma merkezi hâline gelemediğini tabandan tavana kadar bütün yetkili kurullarında serbestçe tartışmalı, politikalarını, politik söylemini (analizlerini değil!) gözden geçirerek kapsamlı bir “muhasebe” yapmalıdır.
Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter yasama sistemine dönüş yolları kapanmış, rejim değişmiştir. Bu sistem bundan sonra ancak yeni bir Kurucu İrade’yle değiştirilebilir. Türkiye, kendisine çok geniş bir manevra alanı edinen Reis ve çevresi tarafından AKP ve MHP çoğunluğuna dayalı olarak yönetilecektir. Parlamentoda yeni bir Türk-İslam sentezi oluşmuş, onun karşısında Atlantik-Avrupa yörüngesinde bölücü/neoliberal bir başka sentez yer almıştır. Hükümet benzeri oluşum, sınıfsal niteliği bakımından ülkenin bütün hâkim çıkar gruplarının bir koalisyonu olacak, “Çözüm süreci” muhabbeti ve yerel yönetimlerin özerkliğinden bir federasyon çıkarma tartışmaları yeniden başlayacaktır.