Antik Yunan Tiyatrosu'nda "deus ex machina" diye bir kavram var. İçinden çıkılamayacak kadar karmaşık ve tehlikeli bir durum oluştuğunda, tiyatro sahnesine dışarıdan (ex) palanga sistemiyle (mekanik) her şeye gücü yeten bir tanrı (deus) indirilir ve sorunu çözer. Bu aygıtın çözdüğü sorun, sürekli tekrarlanan, mevcut koşullarda çaresi bulunamayan bir kriz durumudur.
Kurgusal sanat ve gerçek hayat birbirini taklit eder. Tarihte pek çok kez kuvvetlerin dizilişini değiştiren tek bir olayın etkisiyle sürekli tekrarlanan krizler çözülmüş, en azından çözülebilecek türde farklı krizlere evrilmiştir.
Ülkemizde kapıdan kovulan ve geri dönmeyeceği sanılan bütün krizler bacadan girerek yeni krizlere eklenmektedir.
Büyük ve küçük ölçekli krizler vardır. Büyük ölçekli kriz, Türkiye'nin çok partili siyasî hayata geçişinden bu yana tekrarlanan, ancak günümüzde büyük bir sıçrama yaparak içinden çıkılamayacak hâle gelen rejim krizidir ve ancak demokratik devrimle oluşacak bir Kurucu İrade'nin hazırlayacağı anayasanın parlamenter sistemi geri getirmesiyle çözülebilir.
Özelleştirilen her şeyin kamulaştırılması, Devlet Planlama Teşkilatı'nın yeniden kurulması, ordunun emir-komuta birliğinin iade edilmesi, laik ve bilimsel eğitim sisteminin uygulanması, ortaçağ kafasının tarih müzesinin özel bir bölümüne kaldırılması, Siyasî Partiler Kanunu'nun değiştirilmesi, sendika kurmanın ve örgütlenmenin kolaylaştırılması, medyanın sermayeden arındırılarak halkı aydınlatması; bütün bunlar, mevcut rejimin sınırları içinde ulaşılabilecek hedefler olmaktan çıkmıştır. Çünkü mevcut sistem artık içeriden reformasyona yatkın değildir; kendi muhaliflerini, sistemin içinde yer alan partileri, kendi ideolojik hegemonya alanında tutabilmekte, giderek kendine benzetebilmektedir.
Güçler dizilişini değiştirecek "deus ex machina" ancak birbirini izleyen kitle hareketleriyle, seçimler ve referandumlarla gelebilir. 21. asırda adalet ve eşitliğe yakın bir rejim ancak kendiliğinden kitle hareketleri temelinde ve maalesef ancak 18. asır yöntemleriyle kurulabilir. Yukarılardan, siyaset-servet-şöhret katlarından insanlığa hayırlı bir geleceğin bahşedilmesi kesinlikle imkânsızdır.