Halkımızın kitap okumadığı, aklını ve duygularını küçük ve büyük çeşitli ekranlarda kaybettiği bir kez daha keşfedildi. DESAM raporuna göre insanımız GÜNDE 6 saat televizyon izliyor, 3 saat internette kalıyor ve YILDA sadece 6 saat kitap okuyormuş. Dört kişilik aile cep telefonu ve internete AYDA 213 lira, kitaba ise YILDA 6.5 lira harcıyormuş.
Şaşılacak bir şey yok. Bütün dünyada kitap dijital medya karşısında oransal olarak ve ülkelere göre farklılaşarak geriliyor. Bu yüzden batıda kitap okuma oranı % 21, bizde ise % 0.01 diye dertlenmenin anlamı yok. Kaldı ki batılının ne okuduğunu da biliyoruz. Tıpkı bizde en fazla dinî risalelerin, aşk ve komplo anlatan palavra kitapların daha çok okunduğunu bildiğimiz gibi...
Kitapların 19. asırdaki kadar önemli, 20. asırdaki kadar yaygın olmasını, kitap okurluğun insanı yücelten bir ayrıcalık gibi anlaşılmasını artık bekleyemeyiz. Ulaşılması kolay, renkli, hareketli ve üstelik eğlenceli olan dijital medya kaliteli edebiyatın yerini alıyor. Bu medyayla fazla içli dışlı olan gençlerin, söz gelimi Salinger’in “Çavdar Tarlasında Çocuklar”ı, Camus’nün “Veba”sı ya da Malroux’nun “İnsanlık Durumu” gibi yüksek edebiyatı algılamaları giderek zorlaşıyor. Günümüzde düşünsellik insanlığın varoluş sahnesindeki yerini yavaşça görselliğe bırakarak sönümleniyor.