İnsanlığı bekleyen en büyük tehlike millî orduların özelleştirilmesidir. Bunun ilk adımı askerî sanayinin özelleştirilmesidir. Devletin tank fabrikasını bir şirkete satarsınız, şirket Katar sermayesini en son teknolojiyle birleştirerek çok güzel tanklar üretir. Ya da “çılgın” bir müteşebbis çok ortaklı bir konsorsiyumla bir piyade tüfeği ihalesini kazanarak size en şahane Rus tüfeğini verir, ateş etmeye doyamazsınız.
Bütün mesele en yeni teknolojiyi kâr iştahı en yüksek sermayeyle birleştirmekten ibarettir. Sağlık sektörünüzü, hastaneleri ve hekimleriyle birlikte nasıl “hasta garantisi” vererek ya da eğitim kurumlarınızı “öğrenci garantisi” vererek özel sektöre satıyorsanız, silah fabrikalarınızı da “savaş garantisi” vererek yerli ve yabancı firmalara satabilirsiniz. “Savaş garantisi” vermeniz şarttır; zira üretilen mal ne kadar çok satılır ve tüketilirse kâr o kadar artacaktır; depolara konulup bekleyen malı özel sektör niye üretsin?
Bu yolla, mesela Putin’in bizzat reklamını yaptığı, ses hızının 20 katına ulaşarak düşmanı “meteor” gibi vuran, üstün manevra kabiliyetini haiz süpersonik füzeyi; ya da Saddam Hüseyin’in Kuveyt sınırında klasik savaş beklentisiyle nizami biçimde mevzilenen millî ordusunun ana gövdesini çöle gömen MOAB (Massive Ordnance Air Blast) silahını bile serbest piyasa ilişkileri sayesinde edinebilirsiniz; yeter ki “çılgın” bir müteşebbis ve yeterli miktarda yabancı sermaye olsun!
Millî orduların özelleştirilmesinin ikinci adımı özel orduların kurulmasıdır. Diyelim ki komşunuzla olan politik ilişkilerinizi, Clausewitz’in dediği gibi, başka araçlar...