İmparatorlukların çöküşü merkeze en uzak hâkimiyet alanlarından
başlar. Roma İmparatorluğu en uzak karakolların “vandallar”
tarafından yıkılmasıyla çevreden merkeze doğru çökmüş, iç
karışıklıklar başlayınca ikiye bölünmüştür. Sömürge çağında da aynı
durum görülür. Sömürge imparatorlukları en uzak bölgelerde, Asya’da
dağılmaya başladı.
Eric Hobsbawm, “Aşırılıklar Çağı” adlı kitabında sömürge
imparatorluklarının, bir çağın bittiğini, klasik sömürgeciliğin
tarihe karışmak üzere olduğunu önceleri idrak edemediklerini yazdı.
İngiltere ve Fransa 1956 Süveyş Krizi sırasında son kez güçlerini
kanıtlama girişiminde bulundular ve İsrail’i kullanarak bölgede
saldırıya geçtiler. Fakat ABD ve Birleşmiş Milletler eski kıtanın
bu emperyal girişimini önledi. Avrupalı emperyalistlerin klasik
sömürgecilik çağı sona ermiş, ABD öncülüğünde yeni-sömürgecilik
dönemi başlamıştı.
İktisatçı Paul Baran, “Büyümenin Ekonomi Politiği” adlı kitabında,
sözde bağımsız azgelişmiş ülkelerin iktisadi kalkınma sandıkları
şeyin tekelci kapitalizmin bu ülkeleri içten içe çürütmesinden
ibaret olduğunu anlattı. Bundan böyle emperyalizme ve kapitalizme
direniş Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarının ayaklanmasıyla;
bölgesel, giderek kıtasal devrim hareketleriyle mümkündü. Ho
Şi-minh, Nasır, Castro, Lumumba gibi liderler ortaya çıktı; Soğuk
Savaş ortamında gelişen Bağlantısızlar Hareketi (1961) 100’den
fazla Asya, Afrika, Güney Amerika ve Ortadoğu ülkesini
birleştirdi.
Günümüzde durum daha basit fakat daha tehlikeli. Her şeyden önce,
emperyalist merkezlere u...