Eldeki verilerden hareketle, iç ve dış basından alıntılarla
gerçeğe yakın analizler yapmak elbette mümkün. Ancak son yirmi yıl
içinde özenle inşa edilen köşeli hipotetik analiz duvarlarının,
olayların tek bir taşı yerinden oynatmasıyla fena hâlde çöktüğünü,
her defasında toz duman içinde yeni bir arayışın başladığını
gördüm. Bu çalkalanma insanların bir düşünce ve amaç etrafında
toplanmasını önlüyor.
Kararların Saray’da alındığı, her büyük savaş öncesindeki gibi
gizli diplomasi ve pazarlıkların belirleyici olduğu, tarafsız
medyanın kalmadığı bir ortamda prospektif (ileriye dönük) düşünmek
zordur. Adamın ne yapacağından emin olamıyorsunuz.
İnisiyatifin çok dar bir kesimin elinde toplanmasını meşru kabul
etmişsiniz. Şimdi geminin hangi yönde seyrettiğini nereden
bileceksiniz? Dolayısıyla, Doğu Akdeniz’deki durum ve Kıbrıs
sorunu; PKK’nin artan, IŞİD’in ise yaklaştığı hissedilen
saldırılarının muhtemel sonuçları; S-400’lerin gelip gelmeyeceği ya
da erteleneceği gibi konularda kesin bir şey
söyleyemeyiz.