Sayın Muharrem İnce’nin kafasına mutlaka bir şey giymesi gerekiyor. Merhum Demirel’in şapkası vardı. “Şapkayı alıp gitti,” derlerdi. O da “Şapkayı bırakıp da mı gitseydim” diye cevap verirdi. Merhum Ecevit’in ise sosyal demokrat işçilerin giydiği Avusturya tarzı proleter bir kasketi vardı.
“Image maker”lar (politikacıyı halka cazip göstermekle görevli imaj imalatçıları) Soma’da halkın karşısına çıkarken Sayın İnce’nin kafasına, biraz Ecevit’i çağrıştırsın, biraz da halkçı ve popüler bir hava versin diye sekiz köşeli bir kasket geçirdiler. Fakat Sayın İnce fizyonomi itibariyle biraz Benito Mussolini’yi andıran abus (somurtkan, çatık) bir çehreye sahip olduğu için sekiz köşeli siyah kasket kafasında bir tuhaf durdu. Gözüme sanki Somalıları değil de Romalıları selamlayan İl Duçe gibi göründü.
Fakat muhalif medya kasketi çok sevdi. Sözcü’den Can Ataklı, “İnce’nin Kasketinin 8 Sırrı” diye köşe yazısı döşendi. Meğer o kasketi kafasına geçiren kişi “vatanseverim, yiğidim, mertim, cömertim, delikanlıyım, alçakgönüllüyüm, dürüstüm, misafirperverim” diye mesaj verirmiş. Biz de “Bu adamı niye cumhurbaşkanı adayı yaptılar” diye düşünüyorduk, böylece öğrenmiş olduk. Fakat trajediye bakınız ki -yine Can Ataklı’nın yazısından öğreniyoruz- bu kasketler “yok olma tehlikesiyle karşı karşıya” imiş. Kasketin kendisi yok olmasa da, sekiz köşenin ima ettiği özelliklerin gerek siyaset alanından gerekse gazete köşelerinden silinip gitmekte, tamamen sönümlenmekte olduğu görülüyor.
Sayın Ataklı, Muharrem İnce’nin “sempatik davranışları, tatlı sert konuşmaları, halkla çok yakın ilişki kurabilmesi ve genç yaşlı, kadın erkek herkesle samimi sohbetler etmesi kamuoyunun ciddi biçimde ilgisini çekiyor” demiş.