1969-72 yıllarında Ankara’daki devrimci üniversite öğrencileri
Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF), Hukuk Fakültesi ve Basın
Yayın Yüksek Okulu’nun (şimdiki İletişim Fakültesi) bulunduğu
alana “mıntıka” derlerdi. Eğitim Bilimleri Fakültesi henüz
inşa edilmemişti. Siyasal Yurdu’nun arkasında yükselen tepelik
arazide, öğrencilerin nedense “Köpek Köy” dedikleri sefil görünüşlü
gecekondular vardı.
“Mıntıka” devrimci gençliğin iki kalesinden biriydi (diğeri ODTÜ).
DTCF, Hacettepe ve Beşevler’deki okullar, iki karşıt grup arasında
sürekli el değiştiren, dinamit ve silah seslerinin eksik olmadığı
çatışmalı bölgelerdi. “Mıntıka”da öğrenciler, okul yönetimi
ve hocalarla birlikte hayatın her alanında söz sahibiydi. Bazı
geceler camı kırık odalarda gençlerin parka ve postallarını
çıkarmadan yattıkları SBF Yurdu, kapısında çatısında
nöbetçilerin beklediği devrim karargâhı gibi bir yerdi. Polis
baskını olacağı zaman Dekan bizzat gelip öğrencilere haber
verirdi.
Dönemin koşullarını bir yana bırakıp bugünden baktığımızda bu
öğrenci serbestisinin aşırı olduğunu söyleyebiliriz. Bu
aşırılık o yıllarda dünyanın neredeyse bütün üniversitelerinde
vardı. Neticede üniversite araştırma/öğretim amaçlı bir
kurumdur ve devletler bu kadar serbestiye uzun süre
katlanmazlar.
Batı’da bütün üniversiteler zamanla normal hayata döndü. Ancak
bizde devlet leğendeki suyu içindeki bebekle birlikte boşaltarak
üniversiteyi öldürdü. En değerli hocalar “komünist”
diye hapsedildi, kovuldu, öğrencilere baskı yapıldı.
Üniversitenin özerk...