Bu seçim kampanyası, öncekiler gibi, rejimin yapısını ve bütün
partileriyle birlikte siyasî toplumun niteliğini gözler önüne
seriyor. Bunca tantana ve gürültüye dikkatle baktığımızda, rejimin
tutmadığını, siyasî toplumda ayrı ayrı olması gereken bütün
ideolojik çizgilerin iç içe geçtiğini, partileri birbirinden ayıran
programatik hatların bile karıştığını görüyoruz. Yöneten eskisi
gibi yönetemiyor, yönetilen ise ne yapacağını bilemiyor. Her sistem
partisi kendi gerçekliğini demagojiyle yeniden biçimlendirmeye
çalışıyor.
Halkımız ilk kez, Devlet’in tepesinde durması ve tarafsız olması
gereken cumhurbaşkanının iktidar partisinin genel başkanı sıfatıyla
Edirne’den Hatay’a kadar çaresizlik içinde çırpınarak koşturduğuna
tanık oluyor. Ülkenin cumhurbaşkanı kendisi ve ortağı dışında
herkesin hain olduğunu söyleyerek, seçimleri kaybetmesi hâlinde
memleketin felakete sürükleneceğini ilan ederek halka çay ve havlu
dağıtıyor. Sayın Reis bütün il ve ilçelerde esas aday olarak
yarışıyor. Bütün yurttaşların değil sadece kendisine oy verenlerin
cumhurbaşkanı, sadece kendi partisinin değil bütün partilerin genel
başkanı ve kendi taraftarlarının Reis’i olarak boy
gösteriyor. Sadece bir rejim kriziyle değil, rejimin gerçekte
var olmadığını düşündüren çok tuhaf bir Devlet kriziyle karşı
karşıyayız.
Sosyal demokrat olduğunu iddia eden partinin, merkez sağ gibi duran
öteki partiyle kurduğu gevşek ittifak ise ÖDP-LGBT ve PKK’nin sivil
uzantısı HDP’den mukaddesatçı sabık ülkücülere kadar görülmemiş
genişlikte bir yelpazeye yayılan adaylarıyla oy toplamaya
çalışıyor. Doğal olarak FETÖ’nün...