Yeni Zelanda’da meydana gelen vahim olay geleceğe uzanan bir
zincirin ilk halkası olabilir. Seçilen zaman ve mekân, cinayeti
naklen yayımlayan psikopatın kullandığı silahların üzerindeki
yazılar, arkasında bıraktığı bildiri; bütün bunlar, yeni bir döneme
hazırlanan emperyalizmin dinî fanatizm silahını yenilediğini
göstermektedir.
Her pratiğin, hatta her alçaklığın mutlaka bir teorisi vardır.
Francis Fukuyama, Tarihin Sonu ve Son İnsanadlı kitabını 1992’de
yayımladı. Kitabın temel tezlerinden birine göre, İslam dini
modernitenin gerektirdiği düşünsel altyapıya sahip olmadığı için
demokrasiyle ve liberal kapitalizmle bağdaşamazdı. Samuel
Huntington’un 1996’da yayımlanan Medeniyetler Çatışması adlı
kitabı, Fukuyama’nın görüşlerini jeopolitik alana aktardı. Kitap,
özetle, sınıf savaşının ve komünizmin gerilemesiyle birlikte,
medeniyetler ve kültürler çatışmasının öne çıktığını anlatıyordu.
Huntington’a göre yeni çatışma, İslam medeniyeti ve Çin medeniyeti
ile Batı medeniyeti arasında olacaktı.
Bu fikirler 1960’larda Vietnam Savaşı sırasında mayalanmaya
başlayan neocon (yeni muhafazakâr) görüşlerle birleşerek patlayıcı
bir karışım oluşturdu. ABD’de Kissinger ve Brzezinki gibi eski
kuşaktan teorisyenlerin yerini alan Paul Wolfowitz, Richard Perle,
Paul Bremer gibi vahşi neoconların yönlendirmesiyle, George W.
Bush’un yardımcısı DickCheney ve Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, bu
yeni teorileri Ortadoğu’da uyguladılar. Başta “sosyal demokrat”
TonyBlair olmak üzere Avrupalı liderler sefere katıldılar ve kendi
halklarına İslamofobi aşılamaktan çekinmediler. Beklenen şey oldu
ve medeniyetler çatışmasının en güçlü manivelası ortaya çıktı:
İslami terörizm.
Trump “IŞİD&rs...