Önce, “çok pahalı, fiyatı çok yüksek” anlamına gelen “ateş pahası” deyiminin hikâyesine kısaca bir bakalım…
Derler ki, bir gün Kanuni Sultan Süleyman Halkalı taraflarında ava çıkmış. Aniden şiddetli bir yağmur bastırmış. Padişah ve adamları, avı bırakıp karşılarına çıkan ilk eve sığınmak zorunda kalmışlar.
Tabii o zamana kadar Padişah dâhil, herkes sırılsıklam olmuş.
Onları sucuk gibi ıslanmış gören ev sahibi, hemen bir ateş yakmış. Misafirler ateşin etrafında halka olmuşlar. Hem kurulanmışlar, hem ısınmışlar, hem de koyu bir sohbete dalmışlar.
Ev sahibi zeki mi zeki biri: Kulağına kadar gelen kırık-dökük kelimelerden misafirlerinin önemli insanlar olduğunu hemen anlamış. Yemekler çıkarmış, şerbetler sunmuş, bir dediklerini iki etmemiş.