Eskilerimiz “sayılı günler çabuk geçer” der, bayram hazırlıklarına ramazanın onbeşinde başlarlardı…
Bu bir zaruretti, çünkü hazır giyim denen nesneden eser yoktu: Her şey “ısmarlama” yapılırdı. Kumaş alınır, terziye gidilir, ölçü verilir, oradan ayakkabıcıya gidilir, ayak kalıbı çıkarılırdı.
Bana ilk bayramlık ayakkabı ısmarlandığında, sanırım sekiz yaşlarındaydım. Müthiş heyecanlanmıştım. Ayakkabıcı Nedim Usta tonton bir adamdı. Sağ ayağımı beyaz bir kartona bastırdı ve etrafını çizdi. Ona göre kalıp çıkaracak ve bana ilk “ısmarlama” ayakkabımı yapacaktı.
Ayakkabımın yapımı bitip almaya gidene kadar nasıl sabırsızlandığımı anlatamam. Hele son geceyi hemen hemen bütünüyle uykusuz geçirdiğimi söyleyebilirim.
Şimdiki çocuklar herşeyi elinin altında hazır buluyor. Yeni bir bayramlık ayakkabının heyecanını yaşayamayan çocuklara bakıp bakıp iç çekiyorum.