Yavuz Bahadıroğlu Yeni Akit Gazetesi

Bu seçim Binali YILDIRIM tercihidir!

 Yeni nesiller, insanımızın bugünlere hangi yangınların içinden geçip geldiğini, imanlarını korumak için ne bedeller ödediğini bilmiyorlar. Dolayısıyla dün ile bugün arasındaki farkı, bu...

19 Haziran 2019 | 294 okunma

 Yeni nesiller, insanımızın bugünlere hangi yangınların içinden geçip geldiğini, imanlarını korumak için ne bedeller ödediğini bilmiyorlar. Dolayısıyla dün ile bugün arasındaki farkı, bu fark için verilen mücadeleyi ve bu mücadelenin sonunda kendilerine düşen payı bilmiyorlar. Dünü bilmeden, bugünü anlamanın imkânsızlığını, dün bu ülkede İslâm’ı ‘yasadışı’ ilan eden çevrelerin bugünkü hırçınlıklarının hakiki sebebini bilmiyorlar. 

Kız öğrencilerin başörtü meselesinden başörtüsü ile yemin ettirilmeyen milletvekiline, memurlara başörtüsü yasağından kurumlara mescid açılmamasına, İHL’den mezun olanlara yapılan katsayı zulmünden kazansa dahi o okuldan mezun olanlara burs vermemeden iş hayatına sokmamaya, belediyelerin verdiği bursları Anayasa Mahkemesi’ne taşıyıp iptal ettirmeye varıncaya kadar bütün zalimlikleri yapanlarla ittifaka sıcak bakılabilir mi? Yaptıkları zulüm ve katliamlar bir makaleye sığmaz. Bir de bunlara ilaveten Devletimizi yıkmak isteyen, büyümesinden rahatsız olan, bütün ihanet şebekelerine sahip çıkan dış şer güçlerle ortak hareket etmeleri, onlar tarafından ağırlanmaları, sahip çıkılmaları hiçbir iz’an ve insaf sahibinin kabullenemeyeceği hususlardır. 

  Bütün bunlara rağmen bazı cemaat, cemiyet, camia, vakıf, dernek, vs. (ki ben ‘gönüllü kuruluşlar’ diyorum.) seçimlerde net tavır sergilememeleri affedilir bir hata değildir. ‘Tayyip Düşmanlığı’ ile akl-ı selim ve kalbi selimle hareket edilmez hale gelmiş/getirilmişlerdir. Yanlışlığı, yolsuzluğu, hak ve hakkaniyete uymamalar yaşanmışsa kim yaparsa yapsın cezasız kalmaz. Çekecekler/hesabını mutlaka vereceklerdir. Bu tesbitimizle beraber AK Parti ve Tayyip ERDOĞAN meselesinde ‘şer ittifak’ta değil, ‘millî/manevî ittifak’ta, ‘zillet ittifakı’nda değil, izzet ittifakı’nda birleşmek/bulunmak gerekir. Bu seçimin öneminden, sonuçlarının millet/ümmet meselesi olacağından bile bahsetmeye gerek yoktur. Gayet açık bir şekilde ortadadır. Doğruları/tercihleri görememek hak ve hakikate karşı ‘kör’ olmayı gerektirir. Vicdanlarını, ‘müftü fetva verse bile kalbindeki fetvaya danış’ buyuran Peygamber Efendimizin sözüne riayet edilmesinin şart olduğunu hatırımızdan çıkarmayalım. İrademize ipotek koydurtmayalım.

Günümüzde müşahede ettiğimiz husus, din ve dindarlık konusunda seküler ve dindar çevrelerde yaşanmakta olan ihmal ve abartıdır. Aslında ihmal de ‘kayıtsızlıkta aşırılık’ sayılır. İçi boşaltılmış bir dindarlık olmaz/olamaz. Dindarlık, ‘dinde olanı yaşamak’tır. Dinin belirlediği ilkelere ve koyduğu sınırlara uymak yerine, birtakım keyfi yorumlar ve abartılı eylemlerle kendi inanç ve duruşlarını dinin sınırları dışına taşımakta seküler çevrelerle birleşmektedir.

Bu 23 Haziran’daki seçim, bir nevi gaspın, yolsuzluğun, ‘milletin oyu’nun hırsızlığının bizzat YSK’nın gerekçeli kararıyla ispat ve ifade ettiği haksızlığın, adaletsizliğin telafi seçimidir. Sadece AK PARTİ ve Binali YILDIRIM’ı tercih değil, CHP’ye verilecek cevap manasınadır. Binali YILDIRIM’a verilecek oy ile milleti kandıran bir sürü katakullilere, düzenbazlıklara, dış güçlerin emrine girip o emirlere uyanlara verilecek derstir. Mesele Binali YILDIRIM’a oy meselesi değil, Feto, PKK, Batı, Darbeci Sisi, ve medyası, Gezi Taksim olaylarını organize edip canlı tutan/canlı veren Batı medyası ittifakına milletimizin oyu’na sahip çıkıp hakkını demokrasi kuralları içinde vereceği cevap olacaktır. Güzelim ‘Millet’ kelimesini bile kullanmayıp ‘ulus’ diyenlerle milletin değerleriyle hiçbir ortak tarafı olmayan/kalmayanlarla ittifak kurabilenlere, misyonları olan ‘din düşmanlığı’nı unutup, CHP’nin adayına oy isteyenlerin tarihi vebal, mesuliyet ve mükellefiyetlerini hangi amelleri siler? Yakında yaşadıklarımızın müsebbibi olanlar utanmadan, sıkılmadan, hâyâ etmeden direkt veya dolaylı nasıl CHP’nin adayına oy verebilir/isteyebilirler? 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da, 15 Temmuz’da yapılanları hatırlamanız yeter. Hele CHP’nin temelinin milleti millet yapan değerlerle kavgasını unutmamanız da yeter! Her başörtüsü serbestliğinde iptali için koşanlar utanmadan, sıkılmadan iftar, sahur, Ramazan faaliyetlerine katılıp imanlı insanlardan nasıl oy isteyebilirler? Cuma namazı saatinde kapalı olan dükkânların önünde ‘ekonomi durgun, iş yok kapalı’ nasıl diyebilirler?

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Osmanlı’da ev hayatı 03 Kasım 2020 | 495 Okunma Osmanlı evleri ve modern evlerimiz 02 Kasım 2020 | 381 Okunma Toplum yeniden inşa edilmeli 31 Ekim 2020 | 397 Okunma Osmanlı’da çocuk olmanın anlamı 30 Ekim 2020 | 287 Okunma Türkiye’de çocuk olmak… 28 Ekim 2020 | 164 Okunma