Büyük Selçuklu Sultanı, Alpaslan’ın oğlu Melikşah’ın devlet bütçesinden eğitim ve öğretim için en yüksek payın ayrılması isteğine bazı komutanlar, “Ordumuzun beldeler fethetmesi için en yüksek bütçenin orduya verilmesi lâzım” şeklindeki itirazlarına devletin büyük veziri Nizamülmülk şu mealde bir cevap veriyor:
“Nizamiye Medreselerinde (üniversitelerinde) size öyle bir ordu hazırlıyorum ki, yüreklerinde kin yerine iman, ellerinde kılıç yerine kalem, kafalarında problem yerine çözüm olacak ve hem çabaları, hem de dualarıyla cihanın yüreğini fethedecekler. Ancak böyle bir fetih kalıcı olur.”
Bunun tek şartı var: “Doğru hoca” yetiştirmek: Zaten “doğru hoca yetiştiremeyen milletler “sahte hoca”ların istilâsına uğrar! “Sahte hoca”ların yetiştirmeleri de ya toplumu bölmeye çalışır ya da Meclis’i bombalatır.
Osmanlı Devleti’ni kuran Kayı Aşireti ilk büyük bölünmesini “âlim” olup “fazıl” olmayan bir hoca yüzünden yaşadı. Ertuğrul Gazi’nin ağabeyleri, Dımışık Hoca’nın dolduruşuna gelerek aşiretin yarıdan fazlasıyla birlikte geri döndüler. Büyük acılar yaşandı. Kendileri de yok olup gittiler. Akıbetleri bile belli değil.
Öte yandan İstanbul da “fazıl” bir “âlim” sayesinde fethedildi. Ak Şemseddin, en umutsuz demlerinde Padişah’ı ya ziyaret ediyor ya mektup gönderip tazeliyordu.