Çarşamba gününden devam ediyoruz…
6. Erkekler haksız biçimde kendilerini kadınlardan üstün görüyor. Öyle olmasaydı ayda-yılda konuşacağı tutunca, spordan dine kadar hemen her konuda pervasızca ahkâm kesmeye kalkışmaz, arada bir evdekilerin de fikrini sorma gereği duyardı.
7. Eşi fikirlerine hafiften itiraz edecek olsa, “Sen bu işlerden anlamazsın!” azarı hazırdır(bu konuda erkeğin ilkokul, kadının üniversite mezunu olması bile fark etmiyor, çünkü erkeğin kafasındaki imaj, eğitimi ne olursa olsun kadının daima geri plânda kalması biçimindedir. Erkeğe göre kadının fikir yürütebileceği işler temizlik, bulaşık, çamaşır, yemek ve çocuk bakımıyla sınırlıdır)…
8. Erkeklerin çoğu “sevgili” ya da “nişanlı” iken farklı, evlilik aşamasında farklıdır. Evlilik öncesinde son derece anlayışlı, nazik, müşfik davrandıkları halde, evlendikten sonra acaip değişirler. Bu durumda kadınlar sık sık kendilerine nişanlandıkları erkekle evlendikleri erkeğin aynı olup olmadığını düşünürler. Kendilerini başkasıyla nişanlanıp başkasıyla evlenmiş gibi hissederler (Nişanlılık döneminde sevdiği kadının etrafında pervane olan, mailler atan, mesajlar çeken, telefonda saatlerce konuşan, her fırsatta kendisini çok sevdiğini söyleyen, sık sık çiçek getiren adam gitmiş, yerine ilgisiz, pervasız, kaba-saba biri gelmiştir).
Erkeklerin çoğu vakitsizliği bahane ederek hemen hiçbir şey okumuyorlar…
Görgü kurallarından habersizmiş gibi yaşıyorlar…