İstanbul’a ilk yolculuğum, 12 yaşlarında gerçekleşti. 1957 yılı başlarıydı. Bizim akrabalara ait “Haydar” isimli bir motorla (Karadeniz’e has bu tür motorlara “çektiri”den bozma olduğunu sandığım “çektirme” denirdi) bir haftada gerçekleşti. Yine deniz tuttu beni, yine içim dışıma çıktı. Fakat ne hikmetse bu son oldu, bir daha hiç tutmadı. O gün bugündür denizle dostluğumuz devam eder.
İstanbul bu kadar büyük, bu kadar kimliksiz, bu kadar kaba-saba ve bu kadar kalabalık değildi. Kendine has bir rengi, ahengi, duruşu, cazibesi ve kokusu vardı....