Osmanlıların aile hayatını inceleyen bir yabancı müellif şöyle bir hüküm veriyor:
“Osmanlılar, çocuklarını öğüt vererek değil, örnek olarak yetiştiriyorlar.”
İşin “püf noktası” galiba burası:Çocuklarımıza hâlâ bol bol öğüt veriyoruz, ama örnek olamıyoruz. Yani “arıza” çocuklardan çok ana-babalarda: Bizde!
Çocuklarımız “eylem”den beslenmeyen “söylem”lerimizi ciddiye almıyor. Öğütlerimiz işte bu yüzden yüreklerine inmiyor. Sonuç olarak da, “doğru insan” kaynaklarımız giderek kuruyor! Türkiye hemen hiçbir alanda “cevher insan” yetiştiremiyor…
Oysa yalnız zaferler açısından değil, insan kaynakları açısından da son derece zengin bir geçmişe sahibiz… Tarihin içine Fatih’ler, Selim’ler, Süleyman’lar, Sinan’lar yetiştirmiş bir ceddin torunlarıyız. Ama dün başardığımızı bugün başaramıyoruz. Çünkü geleneksel “terbiye metodu”ndan uzaklaşmışız.
Bu metodun özünü, “Haram yiyen harami (eşkıya) olur” (Sultan II. Murad’ın sözüdür) anlayışı teşkil ediyordu. Anne-babalar “kul hakkı” yememe konusunda aşırı hassasiyet içindeydi. Çocuklarına da bu açıdan “iyi bir örnek” oluştururlardı.