Raviyan-ı ahbar ve nakılan-ı âsar ve muhaddisanı ruzigâr şöyle rivayet ve böyle hikayet ederlerkim, Sultan Murad Han-ı Râbî’ (Dördüncü Murad Han) her uğraktan asker toplaya toplaya Aksaray’ın Dorniki köyüne varıyor. İşte o köyden, on altı-on yedi yaşlarında vatan sevdalısı bir delikanlı orduya karışıyor…
Oysa Padişah, çok zorlu bir mücadeleye girişeceği için, orduda askerlik heveslisi gençler istemiyor. Sefer öncesi çıkardığı fermanda şöyle buyuruyor:
“Sakal ve bıyığında tarak durmayan sabiler asker yazılamaz!”
1630 yılının 15 Haziranında başlayan Bağdat kuşatması yoğun top ateşi ve karşılıklı hücumlarla devam ederken, Padişah, vezirleri ve komutanlarıyla istişareye oturuyor. Derken, genç bir yeniçeri serdarı, Osman isimli çocuk yaşlarda birinin büyük hizmetler yaptığını, on kişi gibi savaştığını, gözünü budaktan sakınmadığını, korku nedir bilmediğini anlatıyor.
Kahramanlığa âşık olan Padişah önce duraklıyor, ardından bıyığı balta kesmez serdarlarına dönüp kükrüyor: “Bu ne güna iştur bre!”