1950 yılının 14 Mayıs’ında yapılan ilk demokratik seçimde, millet, CHP’nin 27 yıldan beri “cebren ve hile ile” devam ettirdiği tek parti diktatörlüğünü yıktı…
Demokrat Parti’yi iktidara getirdi ve “Ezan-ı Muhammedi” ile tekrar buluştu.
Pek tabii bu “Müslüman milletimiz” için çok önemli bir aşama idi. O kadar ki, daha sonraki yerel ve genel seçimlerde belirleyici oldu: Millet, giderek artan bir çoğunlukla Demokrat Parti’yi iktidarda tuttu.
Ne var ki, Demokratlar bu desteğin kadr u kıymetini bilemediler. Başbakan Adnan Menderes devleti millet ekseninde yeniden inşa etmek için çırpınıyor, ancak bu çabasında yalnız kalıyordu. Çoğu CHP geleneğinden gelmiş bakanlarla, vekiller alışkanlıklarını bir türlü aşamıyor, milletle bütünlenemiyorlardı.
Gerçi pek çok alanda demokrasi işlemeye, halk jandarma-tahsildar korkusundan kurtulmaya, karakol ürküntüsünü kısmen aşmaya, “vatandaş” kimliğini hissetmeye başlamıştı. Öte yandan ekonomi rahatlamış, yatırımlar hızlanmış, limanlar, havaalanları yapılmış, tarım makineleşmiş, köylü suya ve yola kavuşmuştu.
Ancak “yapısal değişim” gerçekleştirilememişti. “Hâkimiyet Milletin” değil, hâlâ CHP’nindi. CHP hâkimiyetini “Kemalizm” sayesinde sürdürüyordu. Siyasete “nezaket” de getiren Başbakan Adnan Menderes, ne zaman köklü değişim hamlesi başlatsa, CHP, Atatürk’ü karşısına çıkarıp durduruyordu.