“İnsan insanın kurdudur” sözünü “atasözü” olarak duyduğumda tepki göstermiştim…
Çünkü atalarımız bu söze hak verdirecek bir hayat yaşamamışlardı. Tam tersine, gerek ailevi, gerekse sosyal hayatları, sevgi ve kardeşlik üzerine otururdu.
Sevgi ve kardeşlik duygusu öylesine köklü, öylesine yaygındı ki, sadece “din kardeşleri”ni kucaklamakla kalmaz, “türdeşleri” (başka dinden, başka dilden, başka kıyafetten insanları) bile sarmalardı.
Onlardan dahi taşar, bitki ve hayvanlara ulaşırdı.
“Devr-i Saâdet” bu hayat tarzının kaynağıydı.