Bu iddia iki bakımdan doğru değildir:
Çünkü “seçilme hakkı”nın kadınlar tarafından kullanılabilmesi, adayın CHP ilkelerini sorgusuz sualsiz benimsemesine ve “baş açma” şartına bağlıydı (Daha düne kadar başı kapalı hiçbir kadın Meclis’e alınmıyor, cebren ve hile ile kovuluyordu [Merve Kavakçı olayı]).
“Seçme hakkı” ise 1946’ya kadar fiilen mevcut değildi. Zira seçim bir “tercih”tir. Tercihin kullanılabilmesi için alternatiflerin olması gerekmekteder. Oysa CHP Türkiye’sinde böyle bir alternatif yoktur. Tek partili sistemde “seçme hakkı”ndan değil, sadece “tasdik hakkı”ndan söz edilebilir! Bu da belirleyici olmadığı için varlığı yokluğuna eşittir.