Özellikle genç okuyucularım romanın mahiyetini merak ediyor. Neden Osmanlı’nın romana ilgi duymadığını, romanla İslam’a hizmetin mümkün olup olmadığını öğrenmek istiyorlar.
Anlatmaya çalışayım…
Öncelikle belirteyim ki, romanın, hareket noktası teşhirdir. Kişiyi topluma, toplumu topluma, ya da aksaklıkları topluma teşhir eder. Bunun ise kaynağı baskıdır. Aristokrat sınıfın baskısı altında kalan Batılı aydın, isyanını bir biçimde ifade çaresi aramış ve romanı bulmuştur. Edebî bir üslupla isyanını kılıflamıştır. Söyleyeceğini sanat görüntüsü altında daha rahat söylemiştir.
Tabii her sanat gibi bunun da olumlusu, olumsuzu var. Toplum yararına da, zararına da kullanılabilir. Mesela Victor Hugo, romanı, toplum yararına kullanan bir yazardır. Sefiller isimli eseri ahlâk kitabı gibidir.
Bu da bize bütün sanat alanlarındaki gibi, romanın iyiyi, güzeli bulma yolunda değerlendirilebileceğini gösteriyor.