Sarayda yapılacak bayram törenleri, yani “Tehniyye-i İydiyye” için İç Hazine’den çıkarılan altın kaplamalı, mücevher işlemeli merasim tahtı, saray halıları, al serendazlarla (ipek yolluklar) bir tören salonu gibi donatılan “Saçak Altı”na konulurdu.
Padişah ise Hırka-ı Saadet Dairesi’nde sabah namazını kılıp Enderun Ağaları’nın kutlamalarını kabul eder, ardından bayramlaşma merasimi için, Babüssaade Ağası ve Enderun ileri gelenleriyle dışarı çıkardı. Avlunun iki yanında sıralanan saray görevlileri, padişah aralarından geçerken, “Aleyke Avnullah! Padişahım çok yaşa!” diye bir ağızdan bağırırlardı.
Padişah tahtın önünde ayakta durur, bu sırada Nakibüleşraf Efendi (Peygamber Efendimizin akrabalarının Reisi) dua ederdi. Dua bitince padişah tahtına oturur, tebrikleri kabule başlardı…
Protokol kurallarına göre, Darüssaade Ağası ile Silahdar Ağa padişahın hemen arkasında yer alır, böylece “Muayede Resm-i Hümayunu” (padişahla bayramlaşma töreni) başlardı.
En önde padişahın hocaları, Şeyhülislam, Kazaskerler, âlimler, büyük müderrisler (profesörler), Kırım hanzadeleri (Han’ın oğulları), Kapıcıbaşılar, Mir-i Âlemler, vezirler, Yeniçeri Ağası, Kapıkulu Ocakları Ağaları (Yeniçeri ve Sipahi generalleri) ve diğer üst rütbeliler, protokol sırasıyla belirlenen usulü göre tebriklerini sunarlardı.
Herkes sükûnet içinde, asla tören düzenini bozmadan gelir, konumlarına göre kimi el, saçak, kimi etek, kimi eşik öperler, şeyhülislâm ile hocalar ise sadece tokalaşırlardı (musafaha). Üstelik âlimler tebrike geldiklerinde, padişah ayağa kalkar, tebrikleri ayakta kabul ederdi. Böylece devletin ilme ve âlime verdiği değer vurgulanırdı.