Yavuz Bahadıroğlu Yeni Akit Gazetesi

Okul şart, ama asıl eğitim kurumu aile

Çocukları eğitmek de, aileyi korumak da devletin anayasal görevidir. Zaten bu yüzden Milli Eğitim ve Aile Bakanlıkları kurulmuştur. Aile Bakanlığı güzel işler de yapıyor. Ama asıl mesele aile: Çocuğun...

18 Temmuz 2018 | 4.357 okunma

Çocukları eğitmek de, aileyi korumak da devletin anayasal görevidir. Zaten bu yüzden Milli Eğitim ve Aile Bakanlıkları kurulmuştur. Aile Bakanlığı güzel işler de yapıyor. Ama asıl mesele aile: Çocuğun terbiye temelleri ailede atılır.

Eskiden devletin ailelerle irtibatı, doğum kontrolü seviyesinde idi. Çocuklara verilen resmi eğitimin hali ise ortada. Ders kitaplarımız hâlâ yalan ve yanlışlardan arındırılamadı. Eğitim sistemimiz hayattan kopuk: Bir yanı Atatürkçülük, bir yanı lâiklik: Ötesi tepeleme slogan! Biraz şiir, biraz marş, birkaç tavsi­ye, birkaç da tokat... Gerisi zaten teknik bilgi… Talim-Terbiye’nin tavsiye ettiği kitap dışında kitap okumak bile yasak! Sorgusuz, sualsiz, tar­tışmasız, meraksız bir sistem! Daha doğrusu eği­timsiz bir öğretim… Yalnızca belletmeye, ezberletmeye da­yalı...

“İkinci otorite merkezi” (birincisi aile)olması gereken öğretmenler, sık sık aleyhine yapılan yayınlar sebebiyle, çocuğu eğitmekten korkuyor. “Gözünün üstünde kaşın var” dese, sorumsuz televizyon kanalları vasıtasıyla karalanıp “canavar” ilân edilmekle kalmıyor, bir de idari ve cezai soruşturmalarla cedelleşmek zorunda bırakılıyor. O da ister istemez, çocuğu “eğitme”ye boşverip, “öğretmek”le yetiniyor. Bu da ortamın daha beter lâçkalaştırıyor.

Çevre zaten alabora: Bin türlü kötü örnek kol gezi­yor. Aç kurtlar, envaı çeşit tuzaklar hazırlamış, gençlerin düşmesini bekliyor. Biraz erkek-kız arkadaşlığı, biraz flört, bir parça diskotek; “aileden bağımsızlık” seremonisi, bir tutam feminizm modası, bir tutam özgürlük; az-biraz alkol, birazcık da uyuşturucu madde merakı; derken, malum gazete, dergi, televizyon kanalları...

O sırada aileler ne yapıyor diyeceksiniz? Bunu hiç sor­mayın. Kuzguna bile yavrusu şirin görünür ya, her aile­nin kendi çocuğu sütten çıkmış ak kaşık! Öylesine tertemiz, öylesine iyi yetişmiş. Bakmayın siz uçarı göründüğüne, sorumsuz gibi durduğuna, aslında sorumluluğunu bil­mektedir. Üstelik de çok zekidir kerata, azıcık derslerine çalışsa çok başarılı olacaktır, ama zekâsına güvenip çalış­maz. Çalışsa da fark etmez, çünkü öğretmenleri takmış çocuğa, bu yüzden okula gittiği günlerde bile yok yazıl­mış. Ve bunun sonucunda sınıfta kalmış. Yoksa bu kadar sorumlu bir çocuk hiç okuldan kaçar mı?

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Osmanlı’da ev hayatı 03 Kasım 2020 | 495 Okunma Osmanlı evleri ve modern evlerimiz 02 Kasım 2020 | 381 Okunma Toplum yeniden inşa edilmeli 31 Ekim 2020 | 397 Okunma Osmanlı’da çocuk olmanın anlamı 30 Ekim 2020 | 287 Okunma Türkiye’de çocuk olmak… 28 Ekim 2020 | 164 Okunma