Bir dönemin tanınmış işadamlarından birini yalnızlaşmış halde görünce, içim burkuldu…
Yanında sadece “bakıcı”sı vardı ve Hitler’in SS subaylarını andıran bu kadın, bir zamanlar hemen hemen herkese hüküm geçiren bizim meşhur işadamına talimatlar yağdırıyordu.
Şaşırdığımı, üzüldüğümü görünce, “Benim tercihim” dedi, “böylesi daha iyi.”
Eşi öldükten sonra, kendi tabiriyle, “yalnızlığı seçmiş”ti. Sonradan sohbet-muhabbet derinleştikçe, yalnızlığın kendi tercihi değil, onlara yüklü bir miras bırakmak için hayat boyu çırpınan eski dostumun çocuklarının tercihi olduğunu öğrendim.
“Çocuklarıma ayak bağı olmamak için böyle bir hayatı seçtim” derken, gözlerinin yaşarmasını engelleyememişti.
Hayatı “kavga” olarak algılayıp, “Param sayesinde hem ahir ömrümde huzur bulurum, hem de çoluk çocuğumu rahat ettiririm” düşüncesi içinde hayatını harcayan biri daha vardı karşımda.