Halkın teveccühüne mazhar olup girdiği tüm seçimleri büyük farkla kazanan Sayın Cumhurbaşkanımıza CHP yöneticileri ve seçmenleri “diktatör” deyip duruyorlar.
“Diktatör görmek istiyorsanız kendi parti tarihinize bakın” diyesi geliyor, insanın. Bize de böyle okutmuşlardı. Ders kitaplarımıza göre, Menderes “diktatör”, Sultan Abdülhamid “diktatör”, hatta tüm Osmanlı padişahları “diktatör”dü…
Ama devr-i iktidarında “Milli Şef” saltanatı sürdürmüş olan İsmet Paşa “demokrat”tı! “Resmi tarih” su tez üzerine kurulmuştu.
“Resmî tarih-gayriresmî tarih” çelişkisine ilk tosladığımda, ortaokul öğrencisiydim. Tarih dersimize de gelen okul müdürü, kendim gibi “edebiyattan anlayan” bir “deli” daha bulup okul gazetesini (duvar gazetesi çapında) çıkarmamı istemişti…
Hemen bir yardımcı buldum. İki arkadaş el ele verdik, güzel bir okul gazetesi oluşturup duvara astık. Ne var ki, okuduğumuz tarih kitabını eleştirme gafletinde bulunmuştum. (O benim ilk başyazımdı)
Temelde haklıydım elbet: Haklıydım, çünkü kitap Sultan Abdülhamid konusunu işlerken, onu tahttan indirenleri “vatansever” gösterip övüyor, ama Birinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye’yi anlatırken, aynı kadroya “vatan haini” anlamına gelen ifadeler kullanıyor, bir bakıma yerin dibine batırıyordu.