Osmanlı’nın nazarında ebedileşmenin ölçüsü faydasız bir heykel yontmak değil, bir mâbede imza atmak ya da insanlığın hayrına hizmet edecek bir medreseye kubbe çakmaktı.
Özenle yontup her birini sanat eserine dönüştürdüğü mezar taşlarında bile ebediyet emelînin yansımaları açıkça görülür.
Öte yandan bugün müzelerde zevkle seyrettiğimiz şaheser beşiklerde insana verdiği değerin ölçüsü saklıdır...
Şu tespiti yapmakta mahzur yok: Osmanlı, «Beşikten mezara ilim» emrine uygun olarak, san’atı beşikten mezara kadar bütün hayata yaymış, ancak faydacılığı esas almıştır.
Bu idrak olmasaydı, hâlâ kullanılabilir durumda bunca tarihî eser bize miras kalır mıydı?