Gencecik bir “gazeteci” olduğum yıllarda, Süleyman Demirel, üstüne basa basa şöyle demişti:
“Siyaseten doğru olan, dinen doğru olmayabilir; ben bu makamda (başbakanlık makamı) olduğum müddetçe, böyle durumlarda siyasetin gereğini yaparım!”
Sonra bir de baktım ki, Şeyhülislâm Ebussuud Efendi de farklı bir üslupla benzer bir şey söylüyor: “Emr-i Sultânî (Padişah emri) ile nâmeşrû olan nesne meşrû olmaz!” (Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, No 1036, vr. 48ª-49b).
Sayın Cumhurbaşkanımızın, annesinin vefatı sebebiyle Fazıl Say’ı arayıp başsağlığı dilemesi (ki son derece insanidir), ardından konserine gitmesi, hediye vermesi ve Külliye’ye dâvet etmesi siyaseten doğru bir yaklaşımdır.
Cumhurbaşkanlığı makamında oturuyorsanız, sadece sizin gibi inanan, sizin gibi düşünenleri değil, “deist”inden “ateist”ine, “Müslüman”ından “kâfir”ine, şu partilisinden bu partilisine kadar tüm renkleriyle toplumu kucaklamak zorundasınız.