“Ramazan eğlenceleri” adıyla sunulan format tam bir “sapma”dır. “Ramazan eğlenceleri” kavramı ne dinimizde, ne de töremizde vardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında halkı ibadetten alıkoymak için uydurulmuştur…
Referans olarak da, gayrimüslimlerin ve serserilerin mekân tuttuğu “Direklerarası” verilmiş, kültürel bir boyut katmak için de “Karagöz-Hacıvat” buna âlet edilmiş, güya kökü Osmanlı’ya dayandırılmıştır.
Öncelikle belirtmeliyim ki, Osmanlı ceddimizin “eğlence” anlayışı “inanç” çerçevelidir. Hayatın tüm evrelerini inançlar belirler: Her tür yaklaşımda “dini meşruiyet” aranır. Dindışı her davranış sadece “günah” sayılmaz, yanı sıra “ayıp” da sayılır.
Toplumun şekillenmesi böyledir ve bu devlet tarafından her daim denetlenir.
Elbette herkes ve her kesim için “eğlence” bir ihtiyaçtır. Ancak “eğlence”nin şekli kişiden kişiye, toplumdan topluma değişir. Bir milletin eğlenme türü başka bir millet için sıkıcı olabilir. Bu konu tamamen insanların keyif alma biçimleri ve kendilerini mutlu hissetmeleriyle ilgilidir.
Bu bağlamda Osmanlı ceddimiz de pek tabii eğlenirdi. Ama bugün bizim “eğlence”den anladığımızla onların anladıkları farklıydı.