Beyefendi seksen yaşında (Allah daha da uzun ömür versin), üstelik de felç yemiş (Allah şifa versin), yardımsız yürüyemiyor. Belki de konuşamıyor. Ve uzun ömrünün yarısını parlamenter olarak yaşadı. Genel başkanlık, başbakan yardımcılığı ve bakanlık yaptı. Fakat kendisini topluma hatırlatacak hiçbir “eser” bırakmadı. Maalesef “kaset komplosu”yla hatırlanıyor…
Buna rağmen milletvekili seçilmek istemesi, bana bir hayli ilginç geldi. Sonra düşündüm ki, siyaset böyle bir şeydir. Kimse mecbur olmadan koltuğunu bırakmıyor. Biz “kendisinden sonrası için insan yetiştirsin” diye beklerken, hiçbir “lider” kendisinden sonra makamına oturacak birini yetiştirmiyor. Yetiştirmek şöyle dursun, hatta kabiliyetli insanları tepeliyorlar.
Öteden beri kafamı kurcalayan bu konuyu bir bayram günü Demirel’e sormuştum: “Sizden sonra yerinize geçecek birini yetiştiriyor musunuz?”
Saflığıma uzun uzun güldükten sonra şöyle dedi: “Lider kendini yetiştirir; tepedekini yıkıp yerine geçer!”
Ardından bir kahkaha daha attı ve ekledi: “Beni yıkacak birini neden yetiştireyim, enayi miyim?”