Tarihi “tahrif” (değiştirme, bozma) eden romanlardan, oyunlardan, sinema filmlerinden ve televizyon dizilerinden millet olarak da, devlet olarak da yakınıyoruz…
Ancak ne bizim aklımıza, ne hükümetin aklına “doğrusunu yapmak” gelmiyor.
Gelmiyor, çünkü “doğrusunu” yapması gerekenler arasında ne niyet var, ne gayret var, ne sanat var, ne sanatçı var…
Yüzyıldan bu yana yapabildiğimiz “Diriliş Ertuğrul” dizisi ile “Payitaht” kabak tadı vermeye başladı. Üç bin yıllık şanlı tarihin içinde film ve dizi yapmaya müsait en az üç yüz konu varken, bula bula (Kutülamare ile birlikte) üç konu bulabildik. Onları da uzata uzata “yılan hikâyesi”ne döndürdük. Reyting derdi, konuyu kendi gerçeğinden çıkarıp “entrika”ya sardırıyor. “fitne-fücür” kol geziyor!
Bakıyorum da “Payitaht” dizisinde Sultan Abdülhamid’i öne çıkarma telâşı şehzadelerini yerin dibine batırma eğilimine dönüşmüş. Tarihi gerçekçilik artık dikkate alınmıyor. Her şey Padişah’ın iradesi çerçevesinde şekilleniyor.