Olayı “Nasreddin Hoca fıkrası” olarak anlatırlar, ama aslında Molla Camî’den alınmıştır…
Hindistan’da Timûroğulları Devleti’nin kurucusu olan Bâbûr Şah’ın, “Zamanında, zâhirî ve ma’nevî ilimlerde onun gibisi yetişmemiş gibidir. Adını anmak bile bizim için kurtuluşa vesiledir” dediği Molla Camî’nin yolubir köye düşmüş. Akşam vakti köye girerken, köpeklerin saldırısına uğramış. Yerden birkaç taş alıp köpekleri kovmaya niyetlenmiş, ama taşları sökememiş. Bunun üzerine, “Bu nasıl köy, taşları bağlamışlar, itleri salmışlar” diyerek, asırlar ötesine gelen bir büyük ders vermiş.
Zamanımız bu gerçeğin her alanla ve her anlamda yaşandığı bir zaman, maalesef: Taşlar bağlı, itler serbest!
Televizyonlar bangır bangır verdi: Bir lise öğrencisi, öğretmeninin önce kıyafetiyle dalga geçiyor. Sonra kucaklayıp duvara dikiyor. Diğer öğrencilerden bazıları bu olayı görüntülerken, bazıları kahkahalarla sınıfı çınlatıyor. Öğretmen sus-pus, öğretmen mahcup, mahzun ve sessiz…
Çünkü sonsuz sahipsiz: Mensubu bulunduğu bakanlığın kendisini sahipleneceğini bilse, o terbiyesiz, densiz, hayâsız öğrencisinin ağzını-burnunu dağıtır. Fakat küçük bir fıska vurması halinde, “taciz”e kadar bir sürü iftiraya uğrayabileceğini, televizyonların günlerce afişe edeceğini; saldırgan öğrencisi mazur gösterilirken, kendisinin suçlanacağını ve mesleğinden atılacağını çok iyi biliyor.