“Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol,
“Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol!”
Mehmed Âkif, en zor zamanlarımızda bu haykırışıyla ümmete “hikmet”in yolunu gösteriyordu. Zira “farkındalık” bununla kaim: Hikmet olmadan tefekküre, tefekkürsüz tevekküle ulaşılmaz!
Osmanlı insanı “hikmet”i es geçmeyen bir “tevekkül” (Allah’a dayanmak, Allah’a güvenmek, her işte Onu vekil etmek) insanıydı…
Elinden geleni yapar, sonrasında “tevekkül” ederdi…