İslâm’da selamlaşma aynı zamanda dualaşmadır: Selam, içinde sevgi, saygı, barış, dostluk, kardeşlik, arkadaşlık da bulunan bir sihirli sözcüktür...
Sözler ve hareketler toplumdan topluma değişir: Meselâ, dillerini çıkartarak (Tibetliler) selamlaşanlar olduğu gibi, burunlarını sürtüştürerek (Yeni Zelanda’da yaşayan Maoriler) veya el kaldırarak (Kızılderililer), avuçları göz hizasında birleştirip eğilerek (Japonlar) selamlaşanlar da vardır.
Müslüman selâmı bunların en güzeli: Dolu dolu dualaşma...
Atalarımız hem Kur’an ve sünnette emredildiği, hem de insanlar arasında münasebet tesisisin ilk adımı olduğu için, selama çok önem verirlerdi. O kadar ki, Topkapı Sarayı’nın Harem Dairesi’ne açılan ana kapısının üzerinde şu mealde bir âyet yazılıdır:
“Ey inananlar! Kendi evlerinizden başka evlere, haber verip (geldiğinizi fark ettirip) izin almadan ve ev halkına selâm vermeden girmeyin. Bu, sizin için daha iyidir; herhâlde (bunu) düşünüp anlarsınız.” (Nûr, 27).