“Cumhuriyetçiler” peçeyi-çarşafı çıkarttırmanın yeterli olmadığını düşünmüş olacaklar ki, böyle bir yöntemle “Türk kızı”nı daha fazla soyunmaya teşvik ihtiyacı duyuyorlar. Nitekim “duyuru”da, aynı konunun altı ısrarla çiziliyor: “Tekrar ediyoruz: Alüfteler (yani fahişeler) ve bar kızları müsabakaya iştirak edemezler.”
Yarışmaya katılacak kızların “alüfte” ve “bar kızı” olamayacağının, ille de “namuslu aile kızları” olmaları gerektiğinin bu kadar ısrarla vurgulanması, asıl meselenin namuslu aile kızlarını bozmak olduğunu düşündürüyor.
Aileye “virüs” bulaştıktan sonra, gerisi gelecek, aileler, oluşan “sath-ı mâil” de hızla kaymaya başlayacaktır.
Unutmayalım ki, güzellik yarışmalarının başladığı tarihte (ki, ilki 1925-26 yıllarında yapılmıştır) toplum her haliyle bugünkünden çok daha muhafazakâr, çok daha “mazbut”, çok daha “kapalı”dır: “Namus” telâkkisi daha derin, aile kavramı daha hassas, “utanma” duygusu daha etkin, toplumsal kontrol mekanizmaları daha geniştir.
Malum çevreler toplumun bu hasletlerini kırmak için çaba gösteriyorlar. Her türlü yola başvuruyorlar. Zamana göre cazip reklâmlarla, vaatlerle “namus” algısını bozmaya çalışıyorlar. Bu sebeple, “kadının açılıp saçılması ‘namussuzluk’ değildir” fikrini ısrarla işliyorlar.