?Saraybosna'dan döndük...
Ayağımızın tozuyla "Ver elini Sincan."
Darbecilerin yargılandığı mahkemeye giden yol (Adalet Caddesi)
oldukça canlı... Organik sebze, köy yumurtası, taze süt, Ankara
armudu satanlar.
...
?Saraybosna'dan döndük...
Ayağımızın tozuyla "Ver elini Sincan."
Darbecilerin yargılandığı mahkemeye giden yol (Adalet Caddesi)
oldukça canlı... Organik sebze, köy yumurtası, taze süt, Ankara
armudu satanlar. Önümüz
bayram... Yol boyunca "Kurbanlık bulunur" yazıları. Sincan
ovası hayvanlarla dolu... Bir kısmı yolda geziniyor. Mahkeme
binasının önü... Meydan... Bomboş.
Büyükşehir, Sincan, Kahramankazan belediyelerinin dinlenme/ ikram
mekânlarında kimse yok.
Durakta bekleyen bir şehit yakını yanımıza yaklaşıyor: -Ne olur daha sık gelin... Siz
gelip de yazınca duruşmaları izlemeye gelen çoğalıyor.
***
ACI AMA GERÇEK
Mahkeme salonundayız... "17. Ağır Ceza... Kara Havacılık
Davası."
Salonda 13 dinleyici var.
5'i şehit yakını... Gazi.
8'i sanık yakını.
Gazeteci... "Sadece 1 kişi."
Siyasetçi... "Sıfır."
Söyleyecek söz bulamıyoruz
***
İNKâR RÜZGâRI
Duruşmalar... Bildiğiniz gibi.
Savunmalar... Sanki fotokopi... Hep aynı sözler:
-Bilmiyorum... Haberim yok... Darbeci değilim... Masumum...
Beraatimi talep ediyorum. Aklımıza "Geçen yıl" geliyor. 6
Haziran 2017... "Genelkurmay Çatı Davası."
Sanıklar yine aynı şeyleri söyleyince... "Görmedim... Duymadım...
Darbeci değilim" deyince... Mahkeme
başkanı dayanamamıştı... "NATO değil, o değil, bu değil, biz mi
yaptık bu darbeyi."