Bağırıp çağırmıyorlar.
Pankartlarla yürüyüp, gösteri yapmıyorlar.
Ellerinde evlatlarının resimleri...
Gözlerinde yaş... Merdivenlerde bütün gün oturuyorlar.
"Suskunların çığlığı" şimdi çok daha iyi duyuluyor.
***
Üç maymunu oynayanlar
Yunus Emre ne kadar da güzel söylemiş:
"Sağır işitmez sözü, Gece sanır gündüzü, Kördür münkirin gözü." Diyarbakır'da günlerdir HDP İl Merkezi önünde bekleyen anneleri "Kör olmayanlar" görüyorlar.
Hıçkırıklarını "Sağır olmayanlar" duyuyorlar.
Fakat...
"Şu nedenle...
Bu nedenle...
Mahalle baskısıyla...
İdeolojik kaygıyla...
Particilik hesabıyla" kör ve sağır rolü oynayanlar, Diyarbakır'da olup bitenleri "Tribünlerden izliyorlar." Diyarbakır'a gelince...
Anneleri görüp dinleyince...
Bunu daha iyi fark ediyorsunuz.
***
Tebdil-i kıyafet
Kıyafet değiştirmek...
Tanınmamak için başka bir kılığa bürünmek... Bazı Osmanlı sultanları böyle yaparlarmış.
Kılık kıyafet değiştirir, halkın içine girerlermiş.
Sultan 4. Murat "Bostancıbaşı", Sultan 2.
Ahmed "Mevlevi Şeyhi" kıyafetiyle dolaşırmış.
Yavuz Sultan Selim'den Kanuni Sultan Süleyman'a kadar "Tebdil-i kıyafetle" halkın arasına karışan padişah çok.
Sultan 3. Murat, atına biner kebapçıya, gözlemeciye gidermiş.
Acaba diyoruz...
Kemal Kılıçdaroğlu "Tebdil-i kıyafetle" Diyarbakır'a gelse... Ya da bir arkadaşını gönderse...
"Tanınmadan" gezse...
Halkı dinlese... Ağlayan anneleri görse... Sizce nasıl olur?
Aynı şey siyasetin "Diğer suskunları" için de geçerli... Meral Akşener için, Temel Karamollaoğlu için... Yeni parti kurma hevesinde olanlar için.
***