Sınırın sıfır noktasında dolaşırken... Süleyman
Demirel'den "Defalarca"
dinlediğimiz bir sözü hatırladık:
"Tarih eteğimizden çekiyor."
Turgut Özal döneminde... Daha sonrasında...
Recep Tayyip Erdoğan'lı
yıllarda... Ortadoğu'da ne zaman
Türkiye'nin başını ağrıtacak bir gelişme
yaşansa... PKK terörü nedeniyle ne zaman sınır ötesi harekât
konuşulsa... Demirel'den hep aynı sözleri
dinledik:
"Tarih eteğimizden çekiyor."
Barış Pınarı Harekâtı, tarihin Türkiye'yi eteklerinden ısrarla
çekmesinin sonunda başladı... "Mecburiyetten."
***
Sınır... "Berlin Duvarı" gibi
Demirel muhalefette iken... Ya da iktidarda... Veya
Cumhurbaşkanlığı koltuğunda... "Terör... Sınır...
Askeri harekât" konusuna "Aynı
pencereden" bakardı:
"Parti siyasetinin... Günlük
çekişmelerin" üzerinden.
Dünya savaşı... Bir çizgi çekilmiş... Yerleşim yeri ikiye
bölünmüş... "Batı Berlin, Doğu
Berlin" gibi.
Demiryolunun üst tarafı "Türkiye...
Akçakale."
Alt tarafı "Tel Abyâd... Suriye."
İki taraftakiler akraba... Kardeş... Amca... Dayı... Hala... Teyze.
Zaten... "İsim" aynı... Tel Abyâd,
"Akçakale'nin Arapça'sı."
Demirel işte bu sınırı gösterir ve "Zorlama"
derdi... "Tarihin değil, şartların
zorlamasıyla çizilmiş ve Türkiye'ye kabul
ettirilmiş bir sınır olduğunu" söylerdi.
Büyük Atatürk de "Sınırın daha
aşağıdan geçmesini" istemişti.
Bu konu Meclis'te (Gizli oturumlarda)
tartışılmıştı.
Mustafa Kemal Paşa "Çok çalıştık... Mümkün
olmadı" demişti (TBMM... Gizli oturum
tutanakları... 18 Ekim 1921.)
Tarih yıllardır Türkiye'yi eteklerinden çekti ve
Barış Pınarı Harekâtı zorunlu
hale geldi.
***
"Bölgeden" notlar
Akçakale'ye ne zaman gitsek Hablus Yılmaz'ı
sorarız... "41 çocuklu."
Yine sorduk... "Öldü" dediler... Allah
rahmet eylesin.
Bahçesine bir çocuk girmiş, Hablus Yılmaz yakalamış... Dövmeye
başlamış.
Çocuk "Hırsız değilim... Senin
çocuğunum... Baba beni dövme" diye ağlamaya
başlamış.
Akçakale'nin eski Belediye Başkanı
Abdülhâkîm Ayhan'ın da "4 karısı
vardı."
Şimdi... Öyle değil... Yeni nesil "Tek eşli... Ve çocuk
sayısı daha az."
***